28 Aralık 2010 Salı

ela'dan inciler 3

Cumartesi günü öğlen çikolata kursundaydık.. Ela öğrendi çikolata yapmayı :)
Sonra Emrah bizi aldı ve istinye Parka gittik yemek yemeğe.. Hatta orada Neslihan, Doruk ve Erim'le karşılaştık :)
Neyse sonrasında eve dönmek için arabaya binerken birde baktım ki Ela çiğnemiş sakızları atmış arabanın içine..her yer sakız olmuş..tabi ki söylendim..
Sonrasında eve gelince aynı şeyi Emrah söyledi..
Ela'dan gelen cevap şu: Artık bu konuyu kapatalım lütfen :)

Aman yarabbi daha 4,5 yaşındaki kız çocuğuna bak sen.. ilerde bizi neler bekleyecek acaba??

6 Aralık 2010 Pazartesi

uyuyan güzel


ela'dan inciler 2

yaşlı biriyle evlenilmez çünkü onlar ellerşnden tutunca düşerler..ama anneyle dede evlendi artık!

3 Aralık 2010 Cuma

ela'dan inciler

Ela: Sen bana hep gizli gizli elbiseler alıyorsun.. hiçte güzel almıyorsun :(

10 Kasım 2010 Çarşamba

keşke Atatürk'ü görseydim...


Dün akşam işten gelince Ela ile birlikte konuşuyorduk.. Ela'ya yarın 10 kasım.. Atatürk'ün ölüm yıldönümü dedim.. Aramızda şöyle bir diyalog geçti..

Ela: Anne, Atatürk neden öldü diye sordu?

Ben: Hastalanmış o yüzden ölmüş Elacım..

Ela: peki nerede öldü?

Ben: Dolmabahçe sarayında..

Kısa bir duruş, dudaklar büzüldü, üzüldü ..ardından; keşke ben Atatürk'ü görseydim diye bir cümle çıktı !!!

Ben: Keşke ben de görebilseydim!

9 Kasım 2010 Salı

yazamıyorummm

..artık değil hergün her ay bile yazamıyorum.. bol bol fotoğraf çekmek gerekiyor öncelikle..bir de sağlam olmak lazım.. Geçenlerde hastalık yıktı bizi :(
Önce Ela hasta oldu klasik..sonrasında biz ! neyseki şimdi iyiyiz :)
Geçen haftasonu evden çıkmadığımız için görselle desteklenecek birşey yok!
Bayram sonrası fazlasıyla telafi ederiz..

21 Ekim 2010 Perşembe




Uzun zaman olmuş yazmayalı.. zaman yok ki yazmaya!
geçenlerde gittiğimiz disney on ice'dan bahsedeyim..
Ela'nın klasikleri arasına girdi Disney gösterileri :)


Bu geçen seferki gösteriden daha iyiydi. buzda dans :)
bayıldılar tabi ki ..ben de dahilim buna ...

9 Eylül 2010 Perşembe

şeker gibi bayram



dede ve ela




bayramlaşma

2 Temmuz 2010 Cuma

yüzme öğreniyorumm

çanak çömlek



14 Haziran 2010 Pazartesi

Bir küçücük oğlancık bir gün okula başladı...

Öykünün adı, " Bir küçük oğlancık ". Yazarı Helen Buckley , İrlanda'da Dublin Üniversitesi'nde öğretim üyesi. Hem çocuk edebiyatı üzerine, hem yetişkinlere seslenen çocuk pedagojisi üzerine sayısız çalışması var. Toplumsal çalışmalarda yoğunlaşmış, üretken bir yazar. Kendini çocuk haklarına, çocukların her tür şiddetten, baskıdan korunmalarına ve onların toplumsal bireyler olarak yetişmesine adamış... İşte şiir olarak yazdığı öykü:

" Bir küçücük oğlancık bir gün okula başladı.
Pek mi pek akıllıydı.
Okulu da pek mi pek büyüktü.
Ama akıllı çocuk sınıfına dışarıdan kestirme bir yol buldu.
Buna çok sevindi.
Artık okul ona kocaman görünmüyordu.

Bir zaman sonra bir sabah
Dedi ki öğretmen
"Bugün resim yapacağız.."
"Ne güzel" diye düşündü çocuk.
Resim yapmayı çok severdi.
Her şeyin resmini yapardı:
Aslanlar, kaplanlar, tavuklar, inekler, trenler, gemiler.
Mum boyalarını çıkardı ve çizmeye başladı.

Ama öğretmen "Durun" dedi, "Henüz başlamayın!"
Ve herkes hazır görünene dek bekledi.
"Şimdi" dedi öğretmen, "Çiçek çizmesini öğreneceğiz".
"Ne güzel" diye düşündü çocuk. Çiçek çizmeyi çok severdi.
Ve en güzellerini yapmaya başladı:
Pembe, mavi, kavuniçi mum boyalarıyla.

Ama öğretmen "Durun" dedi.
"Size nasıl çizileceğini göstereceğim".
Yeşil saplı kırmızı bir çiçek çizdi.
"İşte" dedi öğretmen. "Şimdi başlayabilirsiniz".
Küçük çocuk bir öğretmenin çiçeğine baktı
Sonra kendi çiçeğine.
Kendi çiçeğini daha çok sevdi
Ama bunu söyleyemedi.
Defterinde sayfayı çevirip
Öğretmeninki gibi çizdi
Kırmızı bir çiçek sapı yeşil...

Bir başka gün
Dedi ki öğretmen:
"Bugün çamurdan bir şeyler yapacağız".
"Ne güzel" diye düşündü çocuk.
Çamurla oynamayı çok severdi
Her şeyi yapabilirdi çamurla:
Yılanlar, kardan adamlar, filler,
Fareler, arabalar, kamyonlar.
Başladı çamuru yoğurmaya
Ama öğretmen "Durun" dedi, "Henüz başlamayın!"
Ve herkes hazır görünene kadar bekledi.
"Şimdi" dedi öğretmen,! "Bir çanak yapmayı öğreneceğiz".
"Ne güzel" diye düşündü çocuk.
Çanak yapmayı çok severdi.
Ve başladı yapmaya
Boy boy, şekil şekil çanakları.
Ama öğretmen "Durun" dedi.
"Size nasıl yapılacağını göstereceğim".
Ve de gösterdi herkese bir büyük çanağın nasıl yapılacağını.
"İşte" dedi öğretmen. "Şimdi başlayabilirsiniz".
Küçük çocuk bir öğretmenin çanağına baktı
Bir de kendi çanağına.
Kendi çanağını daha çok sevdi
Ama bunu söyleyemedi.
Çamur topağını yuvarlayıp yeniden
Yaptı öğretmeninki gibi derin bir çanak.

Ve çok geçmeden
Küçük çocuk
öğrendi beklemeyi, izlemeyi,
Ve her şeyi öğretmen gibi yapmayı.
Ve çok geçmeden
Başladı kendiliğinden hiçbir şey yapmamaya
Ama birdenbire
Taşınıverdiler başka bir eve,
Başka bir şehirde
Ve çocuk gitti başka bir okula.
Bu okul daha da büyüktü öbüründen.
Kestirme yolu da yoktu dışarıdan
Büyük basamakları çıkmak
Ve uzun koridorlardan geçmek gerekiyordu sınıfa kadar.

Ve daha ilk gün
Dedi ki öğretmen:
"Simdi resim yapacağız".
"Ne güzel" diye içinden geçirdi çocuk.
Ve başladı beklemeye
Öğretmenin, ne yapmasını söylemesini beklemeye.
Ama öğretmen hiçbir şey söylemedi
başladı sınıfta dolaşmaya.
Küçük çocuğa gelince durup sordu:
"Resim yapmak istemiyor musun?"
"İstiyorum" dedi çocuk.
"Ama ne resmi yapacağız?"
"Ne resmi istersen" dedi öğretmen
"Nasıl çizmeliyim?" diye sordu çocuk
"Nasıl istersen" dedi öğretmen
"İstediğim renk mi?" diye sordu çocuk.
"İstediğin renk" dedi öğretmen,
"Eğer herkes aynı resmi yaparsa ve aynı renkleri kullanırsa
kimin neyi yaptığını ve neyin ne olduğunu nasıl anlarım ben?"
"Bilmem", dedi çocuk.
Ve başladı çizmeye:
Kırmızı bir çiçek, sapı yeşil...

7 Haziran 2010 Pazartesi

Ela'nın 4 yaş mezuniyeti!


06 / 06 / 2010


hepsi toplu halde istiklal marşı söyleyecekler ama...
Ela evde bağıra bağıra söylemesine rağmen..burada pek bir hüzünlendi!

29 Nisan 2010 Perşembe

20 Nisan 2010 Salı

ela diş doktorunda..



Hayatında ilk diş doktoruna gidiyor! çok mu belli? baksanıza yüzü gülüyor..ilerde adımları geri geri atar! ilk tanışma çürük vs olmadan olursa korkmazmış.. hadi canım, nasılsa ilerde korkacak..bunlar laf işte :)

pantalon giymek istemiyoruuuummm :(




istemiyorum diye tutturdu..ne varsa artık..
her sabah hayır babet giycem..yok spor ayakkabı giyeceksin tantanası bir türlü bitmiyor.. sabahın köründe hayııırrr giymek istemiyorum diyen bir tip :)
ben onun rahatı için eşofman giydirmek istiyorum..o kokoş hanım elbise, babet :)
henüz 4 yaşında! bakalım ilerde nolucak ??

8 Nisan 2010 Perşembe

denemesi bedava..



Öksürük için süper bir tedavi var. Vicks'i ayakların altına sürmek ve ayakları olabildiğince sıcak tutmak.. Ayak tabanlarımızın yağı emen özel bir yapısı vardır. Bu nedenle eğer tabanınıza örneğin sarmısak sürerseniz yaklaşık 20 dakika sonra tadını ağzınızda alırsınız. Bunu bulan bilim adamları nedenini bilmiyor henüz ama bu etki bize bir tedavi olarak geri dönüyor.

Özellikle çocuklarda (ve tabi büyüklerde) gece uyutmayan şiddetli öksürük durumunda ayak tabanınıza güzelce Vicks merhem sürün ve kalın bir çorap giyin. Beş dakika içinde öksürüğün kendiliğinden geçtiğini göreceksiniz. Her zaman %100 çalışır ve çocuklara ağır öksürük ilaçları vermekten daha etkilidir.”

Denemesi bedava..

not: Dün akşam denedim..şiddetle tavsiye ederim :)

7 Nisan 2010 Çarşamba

lale devri



Ela parka doğru koşarken :)




koş Ela koşş...



hepsiii benimmm



nazlııcan




Geçen cumartesi ilk kez emirgan korusuna gittim. Bunu söylerken kendime kızıyorum çünkü dört sene evdeydim..bir kez Ela'yı alıp oraya gitmemişim!
Böyle bir günde değil daha az karmaşa olan bir zamanda gitmek isterdim ama olsun..sonunda gittik..resimler de kanıtı :)
yaklaşık 3-4 saat vakit geçirdik..arada sütiş'e inip yemek yedik..sonra sahilde biraz yürüdük..(ve tabii Ela da bizimle beraber)
o kadar ezilmişiz ki farkında değiliz..eve gelir gelmez uyuduk..
Sonrasında anneme gittik aile toplantısı vardı..sonra geç saatte yattık..ve ilk kez Ela ertesi sabah 10.30 da uyandı..normalde saat 7-7.30 arasıı uyanır :)

güzel ve dolu dolu bir gündü..



Elacım resimlere bakınca hatırlarsın bu günü :))

5 Nisan 2010 Pazartesi

uzun zaman sonra...



işe başladıktan sonra değil blog yazmak..kendime gelemedim!
birde ne zman denesem blog açılmıyordu! neyse ki sonunda açıldı ve ben vakit bulup yazmaya başladım..az önce Ela'nın okuldaki fotoğrafı taze geldi mail olarak ..onu ekleyeyim bari :)

yeni fotolar yeni yazılar..yarın
bekleyin anacımmm :)

12 Şubat 2010 Cuma

disney live! fotoları

çok güzel bir gösteriydi..hayranlıkla ve heyecanla izledik.


veee tüm karakterler
külkedisi
güzel ve çirkin

off ne zaman başlayacak gösteri!



ooooooo...











11 Şubat 2010 Perşembe

bu ayki poje :)



resimleri sabah acele çektiğim için çok iyi çıkmadı!
üzerindeki Ela yazısını kendisi yazdı :)








şu anlaşılmayan Ela alfabesini kendi yarattı.. ben altına tercüme ettim..


Ela'nın dört yaşında olduğuna bakmayın..yeni yuvasında her ay bir proje hazırlanıyor. Geçen ay konu "kış"tı.. Evdeki atık malzemelerden kardan adam yapmıştık..beraber ..aslında pek bize izin vermiyor yapabildiği kadarını kendi yapmak istiyor :)

Bu ay konu "sevgi" ..

Sabah giderken anne bu benim ikinci "pojem" değil mi diye sordu? Evet bitanem bu senin ikinci "pojen" :))











10 Şubat 2010 Çarşamba

pembe panjurlu ev..


yok yok, öyle pembe panjurlu ev falan değil istediğim...


sadece büyük bir mutfağım olsa.. o zaman belki daha bir hevesli yemek yaparım

şöyle kocaaaman bir balkonum olsa.. masam, sandalyem, güzel çiçeklerim..güzel aksesuarlarım..vss

bana ait ayrı bir odam olabilse..içinde hobi malzemeleri vss olan

camı açınca sadece kuş sesleri duysam..insan sesi değil..


biraz yeşillik görsem, beton değil..


tabiki şimdi de mutluyum ama,
.. insan hayal kurabildiği sürece yaşar, değil mi?

disney live!


Yaklaşık bir ay önce Disney müzikali geliyor diye bin tane reklam dönüyordu tv'de. Tabii Ela hiç kaçırmaz..annee ben buna gitmek istiyorum dedi..ben bakarız demiştim.. tabii fiyatları görünce 100 küsür..iki kişi 200..çok pahalı ancak bir yerden bilet bulursak olur dedim..tabii bunu o ne kadar anladı bilemem..
neyse babasıyla prenses dergisi almışlar..o dergi çekilişe bilet veriyor..
Bende msg attım vee Ela kazandı :) çok sevindi ama bir ay sonrasına!
İşte o gün geldi çattı.. hergün ne zaman gidicez diye soruyordu..yarın gidiyoruz..saat 18:30 da
o kadar heyecanla uyudu ki :)
yorumlar ve resimler yarın ....

daha ne olsun?

Öyle sabah uyanır uyanmaz yataktan fırlama
Yarım saat erkene kurulsun saatin.
Kedi gibi gerin, ohh ne güzel yine uyandım diye sevin..
Pencerini aç, yağmur da olsa, fırtına da olsa nefes al derin derin...
Yüzüne su çarpma, adamakıllı yıka yüzünü serin serin...
Geceden hazır olsun, yarın ne giyeceğin.
Ona harcayacağın vakitte bir dilim ekmek kızart,Çek kızarmış ekmek kokusunu içine,Bak güzelim kahvaltının keyfine.
Ayakkabıların boyalı olsun, kokun mis,Önce sana güzel gelsin aynadaki siluetin..
Çık evinden neşeyle, karşına ilk çıkana gülümse, aydınlık bir gün dile.
Sonra koş git işine, dünden, önceki günden,Hatta daha da eskiden yarım ne kadar işin varsa hepsini tamamla,Ohhh şöyle bir hafifle
Bir güzel kahve ısmarla kendine,seni mutlu eden sesi duymak için "alo "de
Hiç işin olmasada öğle üzeri dışarı çık
Yağmur varsa ıslan, güneş varsa ısın, hatta üşü hava soğuksa...
Yürü, yürürken sağa sola bak, öylesine değil, görerek bak
Çiçek görürsen kokla ,köpek görürsen okşa,çocuk görürsen yanağından makas al.
Sonra,şöyle bir düşün, kimler sana yol açtı,sen çok dar da iken kimler seni ferahlattı,hani kapını kimsenin çalmadığı günlerde kimler kapını tıklattı?
Ne kadar uzun zamandır aramadın onları değil mi?
Hadi hemen uğrayabilirsen uğra, arayabilirsen araHatırlarını sor, öyle laf olsun diye değil, kucaklar gibi sor..
Bu sadece onların değil, senin de yüreğini ısıtacak,yüzünde güller açtıracak.
Günün güzeldi değil mi?
Akşamın da güzel olsun..Yemeğin ne olursa olsun, masanda illaki kumaş örtü olsun..
Saklama tabakları, bardakları misafire
Sizden ala misafir mi var bu dünyada
Ailecek kurulun sofraya, öyle acele acele değil,vazife yapar gibi hiç değil,Şöyle keyife keyif katar gibi, lezzete lezzet katar gibi,eksik bıraktıklarını tamamlar gibi tadına var akşamının..
Gece evinde, dostların olsun
Sohbetin yemeğin, kahkahan olsun..
Arkadaşım,hayat bu daha ne olsun?Ama en önce ve illa ki sağlık olsun!

Can Yücel

5 Şubat 2010 Cuma

bugünkü mail...

Bugün bir mail aldım arkadaşımdan..Başlığı "hayat bir çocuğa nasıl öğretilir" .. Bunu hemen çocuğu olan arkadaşlarıma forward ettim.. Ettim çünkü okurken acaba kaç tanesini yapabiliriz diye de düşündüm! Onlarda düşünsün diye attım.. neyi doğru neyi yanlış yapıyoruz..

Mesela, "ağlamayı öğret" diyor..bizimki zaten her dakika ağlıyor ama ilerde nolur bilemem..

"kıskanmamayı öğret" diyor.. bugüne kadar ben bunu başardım ama ilerde nolur bilemem..

"herşeyin tükeneceğini öğret" evet ama bunu biz anlayamadık ki.. vee daha yapmak isteyipte yapamadığımız bir sürü şey.. ammaaa kendime söz veriyorum.. bir çoğunu Ela'ya öğreteceğim..

Fazlasıyla tüketim toplumu olduk.. Biraz üretim yapmasını öğrensin.
Mesela bu yuvadaki sanat öğretmeni "Şükran" bize, evdeki atık malzemeleri, atmamamızı ..okula göndermemizi istedi.. onları yeniden değerlendiriyorlar. Her hafta Ela ile birlikte toparlıyoruz, ve o yuvaya götürüyor :)

bunlar: ayakkabı kutuları.. süt kutuları, tuvalet kağıdı rulosu, evde işe yaramayan her türlü eşya.. bozulmuş makineler.. eski dergiler vss vss..

Bunlardan neler yapılabildiğini görünce daha da şaşırıyorsun..

Atık malzeme kültürümüze yerleşti.. artık hiçbir şeyi atmıyoruz.. ev, çöp ev olmadan, yuvaya yolluyoruz :)

Gelelim maile, aslında adam gibi adam yetiştirmek adına, yapmaya çalıştıklarımızı yazmış mailde.. mesela yuva..yuvaya gidiyorlar çünkü sıra beklemesini, herkesle beraber yemek yemeği..yemek yerken konuşmamayı ( tabii konuşa konuşa öğreniyor), topluca oyun oynamayı..vs vss.. oyun oynarken hayatı öğreniyorlar..

Oyun aslında çok önemli !! ama oyun için oyuncak o kadar önemli değil.. kendi oyuncağımızı kendimiz yaptığımızda.. veya eline basit bir kova veya leğen verdiğimizde daha fazla ilgilendiğini görüyoruz.. aslında bu oyuncak alma merakı.. bizim merakımız galiba!
benim yoktu..onun olsun diye..yani benim öyle azından!

bizim çocuklar dışarda oynamak nedir, ip atlamak nedir bilmiyorlar! belki de onlara bunları öğretmeliyiz. Tabiki oyuncak almalıyız ama bence biraz sınır koyarak.. tabii ne kadar olabiliyorsa..

Çalışan anneler için bunu yapmak biraz daha zor olabilir ama birlikte kaliteli vakit geçirmek etkinlikle güzel oluyor.

Etkinlik ona bir oyuncak yapmak olabilir.. mesela geçenlerde bir kitapta gördüm.. evde kullanılmayan ayakkabı kutularından tren yapmışlar.. iplerle birbirine bağlamışlar.. istersen üzerini boya.. süper bişey olmuş.. veya hafıza kartları şimdi Ela'nın yaşı için uygun ama dışarıdan hazır olanı değil evde yapılanı kendi yaptığı daha makul olur diye düşünüyorum.. Psikologlar bile böyle olduğunu düşünüyor..

Bir mailden çıkarak nerelere geldik.. Maili ilerde unutmamak için tekrar tekrar bakmak için buraya ekliyorum..veee lafı fazla uzatmadan burada kesiyorum..

Bugünkü mail:

  • HAYAT BİR ÇOCUĞA NASIL ANLATILMALI?

    · Yapabiliyorsan gözyaşlarını tutmamasını öğret, acı çekmeden olgunlaşamayacağını...
    · Kıskanmamayı öğret ona, arkadaşının başarısından mutlu olmayı, birlikte sevinçleri paylaşmayı, içinden 'neden ben değil de o?' demeden...
    · Kazanmaktan mutluluk duyup içine sindirmeyi, ama aynı zamanda kaybetmeyi öğrenmesini. Çünkü bir adım sonrasında görünüşte galip olanları gösterecek hayat ona.
    · Her şeyin bir sonu olduğunu öğret. Sahip olduğu bütün değerlerin bir gün keyif vermeyebileceğini, kazanılan ve harcananın bir sonu olduğunu,
    · Gidilen yerlerin zamanla bıkkınlık verebileceğini, her şeyi tüketebileceğini
    · tüketemeyeceği tek şeyin bilgi olduğunu öğret.
    · Kitaplardan keyif almasını,
    · Ders çalışmak istemiyorsa zorlanmamasını , ama
    · okumayı sevmesini öğret ona.
    · Elbet er ya da geç alacaksın biliyorum, ama mümkün olduğunca geç al ona bilgisayarı.
    · Ona kendisi ile kalacağı sakin zamanlar ver,
    · sıkılmayı öğret ona, sıkılıp ta kendini yönlendirmeyi bulmasını.
    · Doğaya götür onu, hayvanlardan korkmaması gerektiğini öğret. Arıların bizi sokmasından çok, nasıl bal yaptığını anlat.
    · Doğanın kendi içindeki gizemini bulmasına yardımcı ol,
    · yağmurdan sonraki toprak kokusundan keyif almasını sağla.
    · Soğuk kış gecesinde ateş yakmayı öğret, belki büyüdüğünde bir gece sevgilisine
    · ateş yakar ve belki binlerce yıldızın altında birbirlerine sarılırlar, bunu öğretmemiş diğer sevgililerin aksine...
    · Şartlar çok zor olsa da yalan söylememesi gerektiğini öğret ona.
    · Kazandığı elli milyonun piyangodan çıkan beş yüz milyardan çok daha keyifli olduğunu öğret.
    · Alın terine saygıyı öğret ona.
    · Aşk acısı çekmenin hiç âşık olmamaktan daha güzel bir duygu olduğunu öğret.
    · Kendi doğruları üzerinden kimsenin onu yargılamasına izin vermemesi gerektiğini öğret, başkalarını da kendi doğruları üzerinden yargılamamayı.
    · Bunun başkalarını dinlememek olduğunu değil, söylenenleri kendi eleğinden geçirmesi gerektiğiniöğret.
    · Kendi fikirlerine inanmanın güzelliklerini anlat.
    · Hayatı sorgulamayı öğret ona...
    · Bilginin en büyük güç olduğunu öğret.
    · Yapabilirse bunu en büyük fiyata satmasını, ama kalbini ve ruhunu kendisine saklaması gerektiğini öğret.
    ·
    Haklı olduğu konuda sonuna kadar diretmesini öğret ve haklıyken dik durmasını.
    · Günün birinde yaptıkları değil yapmadıkları için pişmanlık duyabileceğini öğret.
    ·
    Basit yaşaması gerektiğini öğret ona, çay içmekten keyif almayı...
    · "
    İstemiyorum" "hayır" demeyi öğret ona, istediğinde ise
    · "
    istiyorum" demeyi, Sevdiğinde ise "seni seviyorum" diyebilmeyi öğret ona.
    · Bir kot pantolon ve tişörtle üniversiteyi bitirmeyi öğret ona. Temiz kokmasını...
    · Sorgusuz sevmeyi... El yazısı ile notlar yazmayı... Lafı dolandırmamayı ...
    · Sevdiklerinin hiçbir zaman çantada keklik olmadığını,dostluğa yatırım yapması gerektiğini, kıymetini bilmeyenlerden uzaklaşmasını öğret ona.
    · Müziği sevmesini, sporla barışık yaşamasını,
    ·
    İşlerin hiçbir zaman bitmediğini söyle ona, en yoğun zamanda bile kendine vakit ayırması gerektiğini öğret...
    · Ama en çok da kendini sevmesini öğret... Kendini sevmezse kimsenin onu sevmeyeceğini.
    · Kendine çiçek almazsa kimseden çiçek beklememesi gerektiğini..
    · Kendine özenli yemekler yapıp sofralar kurmazsa kimsenin onun için yemek hazırlamayacağını...
    · Hayatta her şeyden çok kendisinin önemli olduğunu öğret ona...


31 Ocak 2010 Pazar

bir şubat ikibinaltı..






çarşamba..tıpkı bugünkü gibi güneşliydi hava.. sabah erkenden hazırlanıp jinemed'e gittik..


kayıt vs..olduktan sonra odamıza aldılar bizi..doğum için hazırlık vs..sonra doğumhaneye..doğumhanede hatırladığım en son şey doktorumun bana


biraz sonra uyuyacaksın demesiydi. vee hatırlamadığım bir sürü rüya sonrası uyanma..
geçmiş olsun diyen bir adam tepemde.. ona ilk ela'yı sordum.. elleri, kolları, parmakları tam mı.. bir problem var mı diye.. anne olmuştum.. farklı bişey bu.. hem sana ait, hem değil!

İşte tam dört sene önce bunları yaşadım..iyiki doğurmuşum..iyiki doğmuşsun kızım..seni o kadar çok seviyorum ki.

Eveet Ela bugün tam dört yaşında.. nice yaşlarını, sağlıkla görürüm inşallah..










Ela'ya : bitanem, bazen sana kızsamda, bağırsamda bazen istediğini yapmasamda..hatta ne yaparsam napayım..sen doğru bulmasanda..senin iyiliğin için..unutma..

annemin bana her zaman söylediği bir laf var.."anne olunca anlarsın" derdi..o zamanlar, benim bir kulağımdan girer, diğerinden çıkardı.. şimdi anlıyorum ki, çoookk haklıymışş :)


seni seviyorum.. her ne olursa olsun yanında olacağımı unutma.

24 Ocak 2010 Pazar

kardan adam yapalım..burnuna havuç takalım..




üşüyor bu havada, boynuna atkı saralım :)





13 Ocak 2010 Çarşamba

babanın doğum günü..


mutlu yıllar sana..iyi ki doğdun sana..
ben babanınım ve anneninim..
babacığım seni çok seviyorum..
sana bir sürprizim var!

yukarıdakileri Ela söyledi, ben yazdım :)

7 Ocak 2010 Perşembe

new year party



yavaş yavaş merdivenlerden inelim...



sandalye kapmaca oynuyorlar..


minnie mouse ve pamuk prenses :)








dans denemeleri..













5 Ocak 2010 Salı

güzel akşam yemeği için küçük bir sır..



cücelerin evi :)




noel babanın geyiklerini görünce Ela bayaa bi şaşırdı!



Eğer yemekte uzun kalmak istiyorsanız..yanınızda anlaşacağınız arkadaşlar ve çocukların anlaşacağı arkadaş olmalı..Aslında her ikisini bir arada bulmak her zaman olamıyor ama biz bulduk..yılbaşından önce arkadaşlarımızla dışarıya yemeğe gittik..yemek bayaa uzun sürdü ve Ela rahat durdu..nasıl mı? Gülse sayesinde..Gülse arkadaşımın kızı..Ela'dan 2 yaş büyğk onunla oyun oynuyor..ona bazen arkadaşlık bazen ablalık yapıyor..iyide oluyor :)

işte o akşam o kadar uzun süre yemekte kaldık ki..bu bizim için ilkti! hem de aklım kızımda kalmadan.